Bir fikir platformu olarak hedefimiz ,kutuplaşmanın giderek arttığı,fay hatlarının keskinleştiği,siyasetçilerin sadece şehit cenazelerinde bir araya gelip konuştuğu ülkemizde,Yeni Siyaset Kültürü'nün oluşumuna katkı sağlayarak,Yeni Siyaset İnsanlarına ,Siyasette Bende Varım dedirtmek.

Ezber Bozan Politikacı-2

Doğru politikacının tanımını yapmaya çalıştığım önceki yazımda, önce Fatih Sultan Mehmet ile başlayıp sonrasında günümüzün sığ politikacılarına dönünce, arada uçurum oluştuğunun farkına varmışsınızdır. Herkesin Fatih olması beklenemez ama her devrin kendine göre Fatih’i , Fatihleri olmak zorunda. Değişen  dünyada ülkemizi de değiştirip, hızlandıracak Fatihlere ihtiyaç gün geçtikçe artmaktadır. Özellikle politika alanında aşmamız ve kırmamız gereken bunca “ sur “ varken. Burada Fatih’i somutlaştırmak gerekecektir ve bunun için en doğru örnekte yakın tarihimize baktığımızda devlet yönetimindeki anlayışı kökünden değiştirip, ülkeyi gelişime ve yeniliklere açan hatta kendisinden pek hoşlanmayanların bile,günün sonunda onun yaptıklarını hayranlıkla kabul ettiği Turgut Özal’dır. 2000’lere giden Türkiye’nin önündeki bir çok “sur”u aşmasında çok emeği olmuştur.

Değişimin Öncüleri

Bu bağlamda Turgut Özal’ı örnek verebildiğim kadar ülkesinde birçok “sur” yıkan Obama’yı da örnek verebilirim. Aslında anlatmak istediğim sadece politik düşünce değildir. Obama adeta dünyada yeni bir başlangıcın temelini oluşturmuştur. Politika alanında deyim yerindeyse fırtına estirmiştir. Sosyal medyayı kullanma stratejisi, insanlarla iletişimindeki başarısı ve güçlü hatiplik ona ABD’nin ilk siyahi başkanı olma fırsatını kazandırmıştır.

Obama ile başlayan “Değişim” vaatleri ile fırtına estirme geleneği Kanada siyasetinde de kendini gösterdi. Kanada’nın Fatih’i Justin Trudeau, Real Change ( Gerçek Değişim ) sloganı ile orta direk üzerine kurduğu politikasıyla yalnız ülkesinde değil adeta dünyada fırtına estiriyor.

Fransa’da ise fırtına estiren isim Macron’durMacron seçimlerde,otuz bin kişinin kapıdan kapıya dolaşmasını sağladı.

Gönüllüler sadece broşür dağıtmadı,15’er  dakikalık 25 bin kapsamlı röportaj yaptılar ve bu veriler kampanyanın önceliklerini ve politikalarını belirlemekte kullanıldı.

Fransız gazeteci Marc-Olivier Padis, Macron’un Fransa’daki olumsuz havanın aksine pozitif bir profil çizdiğini anlatıyor:

“Genç, enerji dolu. Fransa için ne yapacağını anlatmıyor; insanların fırsatları nasıl yakalayacağını anlatıyor. Böyle bir mesajı olan tek kişiydi demiştir.

Burada asıl anlatmak istediğim şey heyecansız, söyleyecek yeni bir sözü olmayan ve önceki yazımda(Ezber Bozan Politikacı -1) ifade ettiğim ”liderinden ve koltuğundan güç alan politikacıların” Türkiye’ye bir şey kazandırmayacağıdır.Artık dünya bambaşka şeyleri konuşuyor. Yapay zeka tartışmaları, Mars’ta koloni kurma fikirleri ve sayamayacağımız Silikon Vadisi gerçekleri.

Türkiye’de nüfusun yarısı otuz beş yaşın altında,ve ülkemizin ortalama yaşı otuz ama bütün bu gerçeklere rağmen ,politikacılarımız ısrarla her platformda ”Gençler bizim geleceğimizdir” ifadesini kullanıyorlar. Gerçek şu ki biz gençler ülkemizin geleceği değil, bugünüyüz.

Bütün olumsuzluklara rağmen,gençlerin önündeki engellere rağmen,biz gençler kararlı olmalıyız,cesaretli olmalıyız,risk almaktan çekinmemeliyiz, aktif siyasi hayatın içinde olmalıyız, dünya görüşümüze en uygun siyasi partide görev almalıyız,ve belki de en önemlisi;kendi fikrimizi cesurca savunmalıyız.

Yaptığımız iş her ne ise, o işi en güzel şekilde yapalım.

Unutmamamız gerekir ki,başarı asla tesadüf değildir !

Onur Sanci