Bir fikir platformu olarak hedefimiz ,kutuplaşmanın giderek arttığı,fay hatlarının keskinleştiği,siyasetçilerin sadece şehit cenazelerinde bir araya gelip konuştuğu ülkemizde,Yeni Siyaset Kültürü'nün oluşumuna katkı sağlayarak,Yeni Siyaset İnsanlarına ,Siyasette Bende Varım dedirtmek.

Stratejisi,yol haritası olmayan sektörümüz;Turizm!

Bugün üzerinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulu olduğu Anadolu yarımadası,konumu gereği dünyadaki gelişmelerden çok çabuk etkileniyor,bazen olumlu,bazen de olumsuz. Birlite yaşıyoruz ve görüyoruz olup bitenleri bir bir. Bu hep böyle sürüp gitti bu topraklarda binlerce yıldan beri,sıkıntılı bunalımlı günler günler yaşadı Anadolu insanları çoğu kez.Farklı etnik kökene dayanan yüzlerce halk vardı yan yana bu topraklarda, bu farklılıklara rağmen büyük devletler kuruldu,görkemli uygarlıkları bu toprakların insanları paylaşabildiler birbirleriyle el ele. Anadolu uygarlıkları böyle bir başarının,böyle bir sabrın,ve böyle bir birlikteliğin ürünüdür.Türkiye çoğu kez büyük bir açık hava müzesi olarak tanımlanır,bu doğru bir yakıştırmadır,çünkü bu bereketli topraklarda insanoğlu yüz binlerce yıldır beraber,bir arada yaşar gider,kah büyük devletlere ve uygarlıklara parlak imzalar atarak,kah silik ve solgun bir iz bırakarak. Onları kimi zaman Kaniş’in dar sokaklarında,kimi zaman Ephesos’un mermer caddelerinde,kimi zaman Urartu’nun yalçın kayalıklarında,kimi zaman da Süleymaniye’nin kubbeleri altında bulabilirsiniz hala. Binlerce yıldır gelip geçmiş,parlayıp sönmüş olan bu uluslar rengarenk Anadolu mozayiğinin taşlarıdır. Bu mozayik ne doğuya,ne batıya tıpa tıp benzeyen ve ne de onlardan tümüyle farklı,olabildiğince özgün bir kültürel sentezin ürünüdür,sıcak ve insana yakın ,Anadolu sentezi…

Bizdeki ilgisizliğe rağmen uygarlıklar ülkesi Anadolu Avrupalı gezginlerin dikkatini çok erken yıllardan itibaren çekmişti. Bu tarih xıx.yüzyılın başlarına değin uzanır. Osmanlı Devleti’nin bu alandaki vurdumduymazlığı onları bu topraklarda çok etkin kılmaktaydı.Başkent İstanbul’dan fermanı kapan avrupalı müze ajanları yarımadanın dört bir yanına dağıldılar ellerinde kazmalarıyla çok geçmeden. Sir Charlers Fellows daha 1838’de Ksanthos,1857’de de Bodrum’daki Mausoleion’dan taşıdı en göz alıcı parçaları Londra’ya gemilerle. Onu 1869’da J.T Wood izledi Ephesos Artemisiounu’nda ve diğerleri sonra. Birbiri ardına sürüp gitti yağma ta ki Osman Hamdi Bey’e dek yarımadada.Modern Türkiye arkelojisinin temelleri ise Cumhuriyet Dönemi’nde atılır Atatürk tarafından. O’nun 1931 yılında Konya’dan Başbakan İsmet İnönü’ye çektiği: ”Memleketimizin hemen her tarafında emsalsiz defineler halinde yatmakta olan kadim medeniyet eserlerinin ileride tarafımızdan meydana çıkarılarak ilmi bir surette muhafaza ve tasnifleri ve geçen devirlerin sürekli ihmali yüzünden pek harap bir hale gelmiş olan abidelerin muhafızları için müze müdürlüklerine ve hafriyat (kazı) işlerinde kullanılmak üzere arkeoloji mütehassıslarına kat’i lüzum vardır” yolundaki telgrafı bu yönde atılmış en önemli adımdır. Bundan dört yıl sonra da genç arkeologları yetiştirecek Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi kurulur. Ahlatlıbel ve Alacahöyük’te ilk kazılar başlatılır,arkeoloji eğitimi için yurtdışına çok sayıda öğrenci gönderilir. Nazi Almanyası’ndan kaçan bilim adamlarına kucak açılıp arkeoloji biliminin gelişmesi sağlanır.

İnsanın yeryüzünde geçirdiği,giderek hızlanan gelişim süreci çeşitli evrelere ayrılarak incelenir. Buna göre mağaralarda yaşadığı yoğun avcılık ve toplayıcılık yaptığı Paleolitik Dönem,köyler kurup üretime başlaması Neolitik Dönem,üretimde uzmanlaşarak toplumsal gelişmelere yol açması Kalkolitik Dönem,tunç alışımını bulduğu Tunç Çağı ve son olarak demir madenini keşfederek yoğun bir biçimde yaşamına alması da Demir Çağı olarak adlandırılır.Anadolu yarımadası o kadar zengin bir mirasa sahiptir ki her dönem için eşsiz bir hazinedir adeta. İnsanlık tarihi sürecinin en uzun bölümünü Paleolitik Dönem oluşturur. Türkiye’de bu döneme ait en eski yerleşim yeri Küçük Çekmece Gölü’nün kuzey ucundaki Yarımburgaz Mağarasıdır. İstanbul dışında ise bu döneme ait en önemli kalıntı Antalya Karain Mağarası’dır.Bunların haricinde ;Kars yakınlarındaki Camuşlu,Elaziğ yakınlarındaki Küllününini,Antakya’da Kanal,Üçağızlı,Tıkalı ve Merdivenli,Isparta’da Kapalıin,ö döneme ait en önemli kalıntılardır. Neolitik döneme ait en önemli kalıntılardan bir tanesi Batman iline bağlı Kozluk ilçesi yakınındaki Hallan Çemi Höyüğü’dür.Hallan Çemi Güneybatı Asya’nın kültür gelişiminde Doğu Anadolu’nun önemli bir yeri olduğunun kanıtıdır. Diyarbakır’ın Ergani ilçesi yakınlarındaki Çayönü’de Neolitik Döneme ait önemli bir kalıntıdır.Yine  Şanlıurfa’nın 40 km kadar kuzeyindeki Nevali Çöri’de o döneme ait önemli bir kalıntıdır. Burdur’un 35 km güneybatısındaki Hacılar ‘da Neolitik Dönemin son evresi olan Genç Neolitik Çağ’a aittir.Yine Mersin Yumuktepe,Niğde yakınlarındaki Köşkhöyük,Konya Ovasında Can Hasan,İzmir’de Ulucak hep bu döneme ait kalıntılardır. Kalkolitik Döneme ait en ömeli kalıntı İznik Gölü yakınlarındaki Ilıpınar’dır.Karaman yakınlarındaki I.Can Hasan,Malatya yakınlarındaki Değirmentepe,Siverek yakınlarındaki Hassekhöyük,Nizip yakınlarındaki Turluhöyük,Tarsus’daki Gözlükule bu döneme ait kaılıntılardandır.Tunç Çağı’na ait Anadolu’da bir çok kalıntı vardır,bunların en önemlisi belki de Kayseri yakınlarındaki Kültepe’dir.Kültepe, Kayseri merkeze 24 km. Hititlerin Anadolu’da kurduğu ilk kentin kalıntısı olan höyük ve etrafında onu saran Karum’dan oluşan Kültepe Ören Yeri’nde yönetim binalarının, dini yapıların, ev, dükkan ve atölyelerin kalıntıları görülmektedir. Asurların kurduğu büyük ticaret kolinileri Karumların merkezi Kültepe’deki Karum’du ve diğerlerini yönetiyordu. Bu döneme ait Anadolu’daki en önemli halklar Hititler,Palalar ve Luvilerdi.Tunç Çağı’nda Anadoluda en önemli izleri bırakmış olan halk Hitilerdir.Hitit uygarlığının en önemli merkezlerinden bir tanesi de Alacahöyük’tür. Yozgat yakınlarındaki Alişar,Çorum yakınlarındaki Ortaköy(Sapinuva),Mersin Mut yakınlarındaki Kilisetepe önde gelen öteki Hitit merkezlerindendir.Hitit İmparatorluğu’nun güçlü bir biçimde varolduğu XIII. yüzyılın ortalarında Doğu Anadolu’da bir başka medeniyet daha vardı: Urartular.Van Kalesi’ndeki kayalara oyulmuş Urartu anıtlarından en etkileyicisi kral mezarlarıdır.Urartular bazen ölülerini yakıyor ve külleri özel vazolara(urne) koyarak saklıyorlardı.Ağızları kapatılan bu gibi vazoların omuzları üzerine genellikle ,cesedin ruhunun girip çıkabilmesi için için bir kaç delik açılmıştır.

Yazımızda Anadolu’dan sadece küçük bir kesiti aktardık,ismini anmadığımız daha bir çok önemli kalıntı var.(Son yıllarda ortaya çıkartılan Şanlıurfa Göbeklitepe ile birlikte insanlık tarihinin yeniden yazılacağı konuşuluyor). Ülkemizde hiç bir zaman maalesef ciddi bir turizm stratejisi olmadı ,rahmetli Özal kısmen güney sahillerimizde atıl duran alanları turizme kazandırdı o sayede bugün turizm konusunda az da olsa söz sahibiyiz diyebiliyoruz. 21. yüzyılla beraber turizm anlayışı da artık değişti ,turizm sadece deniz,kumsal,güneşten ibaret değil.Alternatif turizm türleri konusunda hala çok gerideyiz ,Anadolu gibi bir hazineye sahip olmamıza rağmen 2018 yılında hala Antalya başta olmak üzere güney sahillerimizdeki otellerimizle yetiniyor olmamız,elimizdeki diğer turizm imkanlarını kullanamıyor oluşumuz gerçekten çok acı. Kim bilir belki bir gün turizm konusunda bilgili,vizyon sahibi bir turizm bakanımız ve ondan da önemlisi devletimizin  ciddi bir turizm stratejisi olur da ülkemiz turizm konusunda hak ettiği yeri alır.

Faik Tunay