Bir fikir platformu olarak hedefimiz ,kutuplaşmanın giderek arttığı,fay hatlarının keskinleştiği,siyasetçilerin sadece şehit cenazelerinde bir araya gelip konuştuğu ülkemizde,Yeni Siyaset Kültürü'nün oluşumuna katkı sağlayarak,Yeni Siyaset İnsanlarına ,Siyasette Bende Varım dedirtmek.

Geçmişten Bugüne Çin

Bugün hemen hemen herkes Çin’e karşı meraklı ve Çin’in yarattığı müthiş ekonomik mucizeyi anlamaya çalışıyor,ülkemizde Çin konusunda maalesef fazla araştırma olmasada,dünya üzerinde her geçen gün Çin hakkında yapılan araştırmalar artıyor. Çin tarihini bilenler Çin’in asırlardır Dünya sahnesinde çok önemli bir konuma sahip olduğunu bilirler. Çin’le ilgili her şey Marco Polo’yu hayrete düşürmüştü. Dünyanın en muhteşem sarayları gibi,en zengin hükümdarları da oradaydı. Bütün Hıristiyan aleminin sularında olduğundan çok daha fazla gemicilik yapılan ırmaklarında,kentlerine bir Avrupalının hayal edebileceğinden fazla yiyecek taşınıyordu,hem de ne yiyecekler,bir Avrupalının inanmakta bile güçlük çekeceği kadar lezzetli gıdalardı bunlar.Çinli genç kızlar tevazuda ve nezakette kusursuzdu ama hepsinden daha hayret uyandıran Çin’in ticaretiydi. Marco Polo size bütün gerçekliğiyle söyleyebilirim ki diyordu,” iş alemi … öyle muazzam bir ölçekte ki bunu işiten hiç kimse kendi gözleriyle görmeden buna kesinlikle ihtimal veremez.Marco Polo 1295’te Venedik’e döndüğü zaman,hikayelerini dinlemek için etrafına toplananların çoğu hakikaten anlattıklarına itibar etmedi. O Çin’e gittiği zaman ülkenin toplumsal gelişmesi Batılı gelişmenin çok önündeydi. Marco Polo  Çin ocaklarında  yanan kara taşa hayran olmuştu, ama Çin’in yağlı balık ve yarı saydam porselenlerine de en az bu kadar hayrandı. Betimlediği diyar bütün harikalarıyla geleneksel bir ekonomi olmayı sürdürüyordu. Avrupalılar harekete geçmişti artık. 1513’te Kolomb’un kuzeni Rafael Perestrello gerçekten Çin’e yelken açmıştı. Kolomb’un karayı görmesi ile Batı’nın toplumsal gelişmede öncülüğü Doğu’nun elinden alması arasında bir 300 yıl daha geçmesi gerekecekti. Bu bölümün kapsadığı uzun dönem Doğu çağının sonu değildi hatta sonun başlangıcı bile sayılmazdı,fakat hiç kuşku yok ki başlangıcın sonuydu.

Çin sürekli iç çekişmelere rağmen büyümesini sürdürüyordu. ( Kuzey Çin’e hükmeden Juan-Juanlar ile merkezi Hangzhou’ya kayan çok küçülmüş Song devleti arasında)Güney Çin’in kömür yatakları kuzeydekiler kadar zengin değildi ama gene de boldu ve 12. yüzyıl sanayicileri daha ucuz,daha kirli kömürü demir üretiminde kullanmayı,hatta demir işlemenin kirlenmiş yan  ürünlerinden bakır çıkarmayı bile öğrendiler.Ticaret,kağıt para,fosil yakıtlar ve emtia üretimi büyümeyi sürdürdü.Her şeyi değiştiren Timuçin adında (Cengiz Han) gaddar bir bozkırlı oldu.Kendisinden önceki bir çok reis gibi Cengiz Han’ı güdüleyen de kısmen Çin korkusu ,kısmen de ülkenin sahip olduğu zenginliğe duyduğu açgözlülük oldu. Bu teşvik onu Kuzey Çin’deki Juan-Juan krallığına saldırmaya ve buradan elde ettiği ganimetleri,peşinden gelmeleri için diğer Moğol liderlere rüşvet dağıtmaya itti.Cengiz Han’ın Çin’in yağmalanacak ana maden damarı olduğunu anlaması için toplumsal gelişme endeksine ihtiyacı yoktu. Bilebildiğimiz kadarıyla her şeyi çalmak,köylüleri topraklarından sürmek ve Kuzey Çin’in tamamını sağlam bozkır midillilerininin kış otlağına dönüştürmek niyetindeydi. 1215 yılında 90’ı aşkın kenti harap etti, ateşe verdiği Pekin’in yangını bir ay sürdü. 1230’larda Song İmparatorluğunu çöküşten kurtaran Moğolların iç karışıklıkları oldu. 1227 yılında Cengiz Han öldükten sonra iç karışıklıklar baş gösterdi bu da Çin’in işine yaradı ve toparlanma dönemi başladı.

Mesela ucuz dökme demir gereçler konusunda Çin dünyanın geri kalanından çok ilerdeydi.Bunlar Çin’de M.Ö 6. yüzyılda ortaya çıktı ve M.Ö 1.yüzyıla gelindiğinde yaygınlaşmış durumdaydı,Araplar dökme demiri MS 11.yüzyılda biliyorlardı ama Avrupalılar 1380’e dek öğrenemediler. Eğer toprağı demir kazma kürekler olmaksızın kazmaya çalıştıysanız bunun ne anlama geldiğini çok iyi bilirsiniz. Çinli zanaatkarlar kağıdı ilk kez MS 105’te dut ağacı kabuğundan yaptı. Araplar kağıdı 760 civarında öğrendi ama İtalyanlar bunları ancak 1150’den sonra satın almaya ve kendi başlarına 1276’da imal etmeye başladılar. O döneme gelindiğinde,Çinli yayıncılar kağıt kitap basmak için oyulmuş ahşap baskı kalıplarını 500 yıldır, hareketli harfler takımı da 200 yıldır kullanmaktaydı,Avrupalılar ahşap baskı kalıplarını ancak 1375 yılında ödünç alıp ihtiyaçları doğrultusunda değiştirdiler.Bir Çin metninde ilk olarak 1119’da sözü edilen manyetik pusula,1180’lerde Araplara ve Avrupalılara ulaşmıştı.13.yüzyıl  Moğol istilası esnasında Çinli zanaatkarlar barutu sadece yanmayıp patlamasına yetecek kadar hızlı oksitlemenin yolunu buldular. Bilinen en eski tüfek Mançurya’da bulunan kurşun misketleri ateşlemekte kullanılmış olabilecek 38,40 cm uzunluğunda bronz tüp muhtemelen 1288’e aittir.

Ne oldu da 6.yüzyılda Doğu öne çıktı? ve sonraki 500 yılı aşkın süre boyunca  toplumsal gelişme puanı o kadar hızlı yükselirken,Batı’nınki neden sürekli geride kaldı? Bu sorular bugün neden Batı’nın hükmettiğini açıklamak açısından hayati önemdedir. Sui İmparatorları Yangtze’yi Kuzey Çin’e bağlayan uzunluğu 2400 km genişliği ise 40 m olan Büyük Kanalı inşa ettiklerinde Çin muazzam bir ivme yakalıyordu. Bu kanal Çin’in ekonomik can damarına dönüşerek kuzey kentlerini besleyecek pirincin güneyden nakledilmesini sağladı. Adeta insan eliyle yapılmış Akdeniz gibi işleyen Büyük Kanal,sonunda Çin’e antik Roma’nın hep tadını çıkardığı türden bir su yolu sağlayarak Doğu coğrafyasını değiştirdi,şair Bai Juyi,bir kez daha Çin’in başkentine dönüşen Chang’an hakkında yüzlerce ev,kocaman bir satranç tahtasını andıran diye yazmıştı. Bir milyon sakini New York’un beşinci Caddesi’nin beş katı genişliğindeki iki yanı ağaçlık bulvarlarına yığılmıştı.

Yeniden Yükseliş ibaresi aslında son dönemlerde Çin’li devlet adamlarının sık kullandığı bir cümle olarak karşımıza çıkıyor. Ve her fırsatta dile getiriyorlar ki Batı’ya kaybettiğimiz ekonomik-siyasal üstünlük tekrar bize dönecektir.Bu cümleyi bir felsefe olarak edindikleri su götürmez bir gerçekliktir.Son dönemlerde Çin’de yapılan ekonomik forumlarda sıklıkla değinilen “Sanayi Devrimi’nin başlamasıyla Batı’ya kaybettiğimiz ekonomik üstünlük” ibaresi felsefelerinin yapı taşını oluşturuyor. Çin yüzyıllar öncesinde olduğu gibi yine hakim güç olacak mı bunu ilerleyen yıllarda hep beraber göreceğiz.