Bir fikir platformu olarak hedefimiz ,kutuplaşmanın giderek arttığı,fay hatlarının keskinleştiği,siyasetçilerin sadece şehit cenazelerinde bir araya gelip konuştuğu ülkemizde,Yeni Siyaset Kültürü'nün oluşumuna katkı sağlayarak,Yeni Siyaset İnsanlarına ,Siyasette Bende Varım dedirtmek.

Konfor Alanının Dışında Yaşayan İnsanların Ülkesi: Japonya

  1. Dünya savaşı sırasında büyük tartışmalarla üretilen ve kullanılması adeta insanlık suçu sayılan “Atom Bombası”, Harry Truman’ın ABD Başkanı olmasıyla, Japonya’nın 2 ayrı bölgesine atılmış ve savaş son bulmuştur. Bombaların yıkıcı etkisiyle yerle yeksan olan Japonya nasıl oldu da çok kısa bir zamanda bir dünya devi haline geldi.

Geçtiğimiz haftalarda Youtube’da ilgiyle takip ettiğim Haluk Tatar, bu konuyla alakalı muhteşem bir video hazırladı. “JAPONYA – BİR SÜPER GÜCÜN YÜKSELİŞİ” başlıklı bu videoyu mutlaka izlemenizi öneririm.Benim de bu yazıma ilham olan ve birçok veriyi almamda yardımcı olduğu için ayrıca kendisine teşekkür ediyorum.

Dönelim yazımıza.

Yerle yeksan olan bir ülkeden, bir devin ortaya çıkışında, yani Japonya’nın Japonya oluşunda en büyük katkıyı yapan Japon insanının kendisidir. Japonlarla ilgili yaptığım araştırmalar bana şunu gösterdi, japon insanını iki kelime anlatıyor; Kararlılık ve dürüstlük…

Japon hükümetinin 1945’te yaptığı kalkınma planı halen geçerliliğini sürdürmektedir. 3-5 yılda bir planı güncelleme gibi bir durum söz konusu değil. Eğitim sistemi de aynı şekilde bir plan ve düzen içerisinde yönetiliyor ve tamamen üretim sistemine dönük bir kalkınma ve eğitim planı mevcuttur…Japonya, 2. Dünya savaşı sonunda elindeki her şeyini kaybetti, fakat eğitim sisteminden hiç taviz vermedi.

 

Eğitim hiçbir zaman ikinci planda olmadı. Şunu çok iyi biliyorlardı, insan kaynağı onların geleceğiydi ve o kaynağın çok çok iyi yetişmesi lazımdı. Herkes yeteneğine göre geliştirildi ve bunu çok iyi yaptılar. Pisa sonuçları da bugün, o çalışmaların sonuçlarını çok güzel bir şekilde anlatıyor.

 

 

Gelelim savaş sonrası gerçeklere. Japonya’yı yerle bir eden bombayı atan ABD, yardıma koşan ilk ülke oldu. Çünkü, Japonları Çin veya Ruslara kaptırmak istemiyordu. Ve bunun için elinden geleni yaptı.Japonların ordu kurmasını engelledi ve bütçesini sadece araştırma ve geliştirmeye harcamasını istedi. Bu, Japonya için çok büyük bir adım oldu. Ayrıca Amerika’nın sağladığı teknoloji ve makine desteğiyle, bu çalışkan insanlar adeta coşmuştu, harikalar yaratmak için büyük heyecan içerisinde gece gündüz çalışmak istiyorladı.

Japonya’nın 1946 yılında kişi başına düşen milli geliri 17 dolar, 1950’de 132 dolar ve 1960’da 479 dolardı.1960’da 479 dolar olan milli gelir, Türkiye’de 509 dolardı ve Amerika’da 446 dolardı. Dünyanın en iyi eğitim sistemine sahip Singapur’da ise 427 dolar civarındaydı.İnsan gerçekten çok üzülüyor;herkes ilerlerken biz nasıl oldu da geriye gittik?

Japonlar hep üretime dönük yaşadı. Onlar da inşaat yaptı fakat bizim gibi devasa evler, sıra sıra siteler yapmadılar.. minimalist evlerinde yaşarken devasa fabrikalar yaptılar. ABD’de örneklerini inceledikleri devasa fabrikaları ülkelerine yapmaya çalıştılar. Ülkelerini çok seviyorlardı ve  hiç vakit kaybetmek istemiyorlardı.

 

1951 yılında ABD,  Edwards Deming adında bir bilim adamını Japonya’ya gönderiyor. Bu adam Japonya’ya gitmeden birkaç Avrupa ülkesiyle birlikte, Türkiye’ye de uğruyor ve bazı incelemeler yapıyor. Fakat, Türkiye için yaptığı çalışmalar ülkemizde karşılık bulamayınca adamcağız görevi üzerine Japonya’ya doğru yola koyuluyor.Bilime ve gelişmeye delicesine aşık bu çalışkan insanların ülkesinde  Edwards Deming öyle harika işler ortaya koydu ki, bugün Japonya’nın bir dünya devi olmasında etkisi hiç tartışılmaz haldedir.

Peki ne yaptı bu adam, hangi yöntemleri önerdi?

1-Organizasyonlar basit,güncellenebilir ve sade olmalı

2-Müşteriden sürekli veri topla, bilgi hazineni geniş tut. Şikayetleri yönet ve ürünü geliştir.

3-Sürekli gelişmeyi sağla (Kazien)

4-Tezgah başında işçiyi eğit, eğitim için işçiyi dışarı çıkarma, eğitimci aralarında dolaşsın ve gözlem yapsın

5-Liderlerin kurumsallaşmasını sağla ( Adam kayırmacılığına son )

6-Bir fabrikanın tek hedefi dünden daha iyi olmaktır.

7-Çalışanlar fabrikayı sevsin

8-Yöneticiler her toplantıya katılsın.

 

Bu kurallar Japonlar tarafından benimsendi ve uygulandı.Disiplin ve çalışkanlık adeta yaşamlarının vazgeçilmez düsturu oldu.Hata paylarının yok etmek için tüm gayretlerini harcıyorlar ve ülkelerini çok seviyorlar.

 

Yazımın sonunda, Japonya’nın en önemli kurumlarından biri olan Japon Ticaret ve Sanayi Bakanlığının temel hedeflerini sizlere aktararak bitirmek istiyorum.

  • Verimliliğin yükseltilmesi
  • Uluslararası rekabet gücünün artırılması
  • Katma değer merdiveninde sürekli olarak yukarı çıkılması
  • Sınırlı kaynakların kullanımında verimliliğin artırılması
  • Ticaret ortaklarıyla iyi ilişkiler yürütülmesi
  • Hayat kalitesinin yükseltilmesi.

 

Bu hedefler madde madde uygulandı, uygulanıyor.

Japonya, 2. Dünya Savaşı’ndan çok ders çıkardı ve tekrar o günleri yaşamamak adına yeni bir kültür ortaya koydu ve ünlü filozof Gilles Deleuze’un dediği gibi “Ortadan Başladı” ve bugünlere geldi.Aslında hiçbir şey tesadüf değil, disiplin-planlı çalışma-üretim odaklılık ve sınırlı tüketim. Japonya’nın basit ama etkili sırlarıydı.1960’da bizimle aynı seviyelerde başladığı bu yolculuğu bugün nerelere getirmiş durumda, düşünmek lazım.Düşünmeye başlamışken de Japonya’nın dünya çapında hangi markaları akla geliyor, bizim dünya çapındaki hangi markalarımız akla geliyor bunu da bir düşünelim derim.Eğer akla, bizden bir şeyler gelmiyorsa o yukarıda paylaştığım pisa sonuçlarına tekrar göz atmakta fayda var.

Unutmadan, belki bizim de yeni bir siyaset kültürüyle ortadan başlayıp yükselmemiz mümkündür.

Onur Sanci