Bir fikir platformu olarak hedefimiz ,kutuplaşmanın giderek arttığı,fay hatlarının keskinleştiği,siyasetçilerin sadece şehit cenazelerinde bir araya gelip konuştuğu ülkemizde,Yeni Siyaset Kültürü'nün oluşumuna katkı sağlayarak,Yeni Siyaset İnsanlarına ,Siyasette Bende Varım dedirtmek.

GIDA ENFLASYONU, İSTİKRARLI EKONOMİLERİN KARNESİ

   

Bu oligopol oyunun, oyun kurucuları kim? Üretim ile tüketim fiyatları arasındaki makası açanlar faturayı vatandaşa mı kesiyor?

Gıda fiyatlarındaki fahiş artışlar deyince konu üretici ile tüketici arasındaki aracılar, komisyoncular   ve mucizeler beklediğimiz  Hal Yasası ile kısıtlı kalıyor hep. Oysa; gıda fiyatlarındaki artış ile enflasyon oranı arasında belirgin bir korelasyon vardır kuşkusuz. Hem de en önemli belirleyici unsurdur desek abartı olmaz. Çok net bir örnekle anlatacak olursak; gıda fiyatlarındaki %1’lik artış bile,  tüketici fiyat endeksini totalde yaklaşık  % 0.8 oranında etkiler. Bu da çok ciddi bir oran demektir. Enflasyon sepetini, oluşturan ürünlerin yaklaşık beşte birini gıda grubunun oluşturduğunu göz önünde bulundurursak; gıda fiyat hareketlerinin, bir taraftan enflasyon üzerinde ciddi baskı oluşturduğunu diğer taraftan da sosyal ve ekonomik yönden toplumu daha endişeli, umutsuz ve daha tahammülsüz bir hale getirdiğini görebiliriz.

Beslenme hakkı, tüm insanlar için ortak evrensel haktır.

Yoksul hane halkının mevcut geliri ile  temel besin maddelerine ulaşması ülke refahı açısından önemli bir ölçüttür. Gıda harcamaları gelir seviyesi düşük hane halkı için daha da önemli bir paya sahiptir. Fiyat artışlarından olumsuz etkilenmeler, refah düzeyini ve gelir dağılımını bozmakta. Bu açıdan enflasyonu ortaya çıkaran ekonomik faktörlerin doğru  belirlenmesi doğru mücadele için şart. Bir ekonomik yapı düşünün ki; girdilerin fiyatlarında oluşan artışlar, üretimi etkilemesin. Bu etki elbette er ya da geç ürünün fiyatına, dolayısıyla da tüketici enflasyonuna yol açar. Doğrudan tüketilen gıda ürünleri olan yaş meyve ve sebze fiyatları  önemli ölçüde belirleyicidir.

Bu konunun 3 paydaşı mevcut: Üretici, Toptancı ve Perakendeci.

Gıdada ki fiyat dengesizliği; tarladan sofraya hem üreticiyi hem de tüketiciyi memnun etmiyor. Bu konunun 3 paydaşı mevcut: Üretici, toptancı ve perakendeci. “Enflasyonla Topyekün Mücadele Programı” kapsamında “TOPYEKÜN” kavramını doğru uygulamak için enflasyonu ortaya çıkaran ekonomik faktörlerin doğru  belirlenmesi ve meselenin doğru okunması gerekli. Başlı başına sorunu tarlada görmek ya da başlı başına  aracı ve  komisyoncularda görmek kapsamlı bir iyileştirme yolu değil. Oysa gıda satış fiyatlarının oluşmasında önemli paydaşlardan biri de perakende yani  perakende devleri yani zincir marketlerdir.

Türkiye’de yıllık toplam meyve sebze üretimi yaklaşık 56 Milyon ton civarıdır ve bu meyve sebze miktarının ortalam yüzde 60 oranındaki miktarın halka satışı market reyonlarında gerçekleşmektedir.

 56 milyon ton yaş meyve sebze üretimiz var ve bu meyve sebze ticaretinin  sadece % 40’ı hallerden geçiyor. Buda mevcut uygulanacak Hal Yasası ile mevcut sorunun yüzde 40’lık kısmına müdahil olabileceğimiz anlamına geliyor. Peki geri kalan yüzde 60’lık meyve sebze satışı!...Oysa yaş meyve sebzenin halka arzının yaklaşık yüzde 60’ını sağlayan perakende zincir mağazalar. Eskiden mahallelerimizde bakkal, manav, kasaplar vardı onların yerini dev zincir mağazaların discount market temsilcileri aldı. Türkiye’de 10 şube ve üzeri market sayısı 140 civarı. Bu 140 şirketin sahip olduğu mağaza sayısı  30 bin civarıdır. Artık sokaklarımıza kadar geldiler ve hizmet sunuyorlar. Bu 140 şirketin ilk 5’inin sahip olduğu mağaza sayısı ise 25 bin civarı. Bu da gösteriyor ki 5 perakende devi, zincir mağazalar adına söz sahibi. Geçen yıldan bu yana kepenk indiren 71 bin esnaf ve iş yeri ise cabası. Bunlara ilaveten zincir mağazalar haricinde toptan satış mantığı ile var olan Gross Marketlerde perakende satış pazarının içinde. Bu oligopol oyunda sadece 5 oyun kurucusu var. Her yıl yaklaşık binden fazla  discount mağaza açılışı ile sektörü göğüsleyen zincir mağazalar, yüzde 60’lık satış oranı ile yaş meyve sebze pazarının da hakimi durumunda.

Perakende zincir mağazaların sattığı meyve ve sebzeyi  hal üzerinden alma zorunluluğu yok ve satacağı malı direkt üreticisinden alabiliyor. Bu büyük bir avantaj. Satacağı meyve sebzeyi sezon başı anlaşmalarla çok makul fiyatlarla alarak pazara güçlü girebiliyorlar. Üretimin her aşamasını denetleyip, aracısız, komisyoncusuz tedarik yoluyla mal temin eden zincir marketler, nasıl oluyor da piyasa fiyatlarının altında yaş meyve satışını sağlayamıyor? Üstelik İyi Tarım Uygulamaları konusundaki hassasiyetlerini ortaya koyan tanıtımları ile bu kadar satış avantajı sağlamışken. Net kârlara yansımasa da maliyet-masraf marjları yüksek. Fire, nakliye, kira, enerji, istihdam oranlarını dikkate aldığımızda elbette yüksek maliyetler ile uğraşılsa da  tüm faturanın tüketiciye kesilmemesi en doğrusu

Tarla, nakliye, reyon, satış esnasında yaşanabilen yüzde 25‘lik fire oranı hem perakende mağazalar için hem de hal yolu ile satışlarda geçerli. Yani mahalle pazarında domates alırken sağlam domatesi tercih edip ezik domatesi bırakan Ayşe teyze, aynı tercihi market reyonunda da yapıyor. Hatta market reyonunda satılan ambalajlı domatesler de bu duruma bir nevi engel. Peki bu aradaki uçurum neden kaynaklı!...

Hal yasası ile toptancı halleri rehabilite edilebilir belki, sayıları azaltılabilir, hatta üretici odaklı borsa görevi de görebilirler ancak bu tek başına yeterli olmayacaktır.

Hal Yasası ile beraber, perakende satış noktalarını by-pass edecek bir perakende modeli, Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu tarafından gündeme getirilmeli

“Enflasyonla Topyekün Mücadele Programı” kapsamında “TOPYEKÜN” kavramını yakalamak için gıda fiyat artışlarını önlemek ve bu yönde politikalar geliştirmek üzere Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu’nun önümüzdeki günlerde ilgili bakanlıklar olan, Ticaret Bakanlığı ve Tarım ve Orman Bakanlığı ile beraber tüketici lehine perakende modelleri geliştirmesi büyük önem taşımaktadır.

Enflasyonla Topyekün Mücadele Program’ı aslında  enflasyon ile değil enflasyon sepetini oluşturan unsurlarla kalem kalem mücadele etmek durumunda. TÜFE sepetinde yer alan ürünlerin listesi esnafa dağıtılıyor ve  bunların fiyatlarının minimum %10 indirilmesini öngörüyor program. İşyerlerine asılması istenen afişler ile de bunun takip edileceği özellikle vurgulanıyor. Merkez Bankası'nın enflasyon raporlarında gıda fiyatları ile 'Enflasyonla Mücadelede Gıda Fiyatlarının Önemi' ayrı bir başlık halinde de özellikle ele alınıyor.

Bu sorunun tüm noktalara birlikte hamle yaparak çözümleneceği açık. Fiyat istikrarı sağlamanın yolu birden fazla alanda koordineli adımlar atmaktan geçiyor. Perakande Yasası'nda düzenleme yapılması ve fonksiyonel rekabet odaklı bir perakende modelinin uygulanması şart. Başka türlü kronikleşen bu soruna bütüncül bir çözüm getirmek zor.

 

Yeni Siyaset Platformu